A review by bfmermer
Kana Bulanmış Sakal by Daniel Galera

4.0

Hakkında hiçbir şey bilmeden, duymadan başladığım Kana Bulanmış Sakal, son zamanlarda okurken bana en çok keyif veren metinlerden biri oldu. Hikaye açısından fazla şey vaat ettiğini söylemek zor, kitap boyu devam eden gizem dahi aslında oldukça tahmin edilebilir bir şekilde sonuçlanıyor. Ancak kurgu her ne kadar basit olsa da Brezilyalı yazar Daniel Galera'nın bence çok iyi başardığı başka şeyler var.

Galera çok ilginç bir şey yapıp başkarakterimizin kitabın sonundan sonra başından geçenleri daha giriş kısmında bize özetliyor. Bu nedenle kitap boyu olayların nasıl sonuçlanacağını çok da merak etmemize gerek kalmıyor. Ve daha ilk bölümde ismini bilmediğimiz başkarakterimizle intihar etmeye karar veren babası arasındaki konuşmaya tanık olarak farklı bir kitap okuyacağımızı anlıyoruz. Bu farklılığın en büyük sebebi kitabın anlatım şekli. Galera'nın üçüncü tekil şahıs ve şimdiki zaman kipindeki anlatımı sayesinde olmuş bitmiş bir şeyi dinlemek yerine o an gerçekleşen olaylara tanık oluyormuşuz izlenimi oluşuyor okurda. Burada bir çelişki olduğunun farkındayım, çünkü daha giriş bölümünde başkarakterin kaderi bize açık edilmişti. Buna rağmen anlatımın canlılığı rahatsız etmiyor, hatta bende gerçekçi bir roman değil de mitolojik bir kahramanın hikayesini dinliyormuşum hissi dahi uyandırdı. Bu mitolojik kahraman meselesini açacağım, ama önce anlatımın birkaç alametifarikasını daha belirtmem lazım. İlk olarak Galera çok fazla betimlemeye yer vermiş, bu sayede hem olayların gerçekleştiği sahneleri zihinde canlandırmak daha kolaylaşmış hem de kitabın "okurun okumasıyla eşzamanlı sahnelenen bir oyun" havası güçlenmiş. Anlatımın bir diğer özelliği de diyaloglar dahil her şeyin paragraflara yedirilmiş olması. Bazen diyaloglar paragraf başlarıyla ayrılıyor ama bazen de tek bir paragraf içinde konuşmaların art arda verildiğini görüyoruz. Bu durum takibi biraz zorlaştırıyor tabi, ama diyalogları okuyor değil de dinliyormuş izlenimi oluşturarak betimlemelerin esere kazandırdığı görselliğe katkı sağladığı da bir gerçek.

Mitolojik kahraman benzetmemin anlatımdan başka sebepleri de var. Öncelikle karakterimizin bir adı yok, yazar kendisine "adam" diye hitap ediyor. Ve daha -yukarıda da bahsettiğim- giriş bölümünde adamdan bir efsaneymiş gibi söz ediliyor. Burada biraz sürprizbozan vereceğim ama bunun kitaptan alacağınız zevki baltalayacağını düşünmüyorum. İlk bölümde adamın babasının intihara karar verdiğini öğreniyoruz, ve baba bu kararla beraber adama iki miras bırakıyor. İlki on beş senelik köpeği, Beta, babanın talebi köpeğin kendisinin yokluğuna dayanamayacağı düşüncesiyle uyutulması. İkinci miras ise bir bilgi, adamın dedesinin vaktiyle deniz kenarında bir kasabada yaşadığı ve orada öldürüldüğü. Bu iki miras kahramanımızın hikayesi için temel araçlar haline geliyor: ikinci miras kahramanımızın yolculuğu için motivasyon, ilki ise bu yolculukta ona yoldaş olarak.

Kitabın sonraki bölümleri de mitolojik bir hikayede görebileceğimiz birçok unsura sahip: cevaplanması gereken bir soru, dışarıdan bakıldığında mükemmel görünse de derinlere indikçe öyle olmadığı anlaşılan bir kasaba, yolculuk boyunca kahramana eşlik eden aşıklar ve yoldaşlar, ve tabi ki kahramanın karşısına çıkan düşmanlar. Hatta öyle ki romanın sonlarına doğru kahramanımız için dönüm noktası denilebilecek önemli bir karşılaşmayla sona eren bir 'gerçek yolculuk' dahi var. Bu arada kahramanımızın yoldaşına olan bağlılığı, ailesiyle arasında olan sorunlar (ihanet!) ve yüz körlüğü gibi bir laneti andıran bir rahatsızlığa sahip olması da bu mitolojik yolculuk izlenimimi güçlendiren diğer öğeler.

Tabi ki kitabın zayıflıkları da yok değil. Özellikle hikayenin sonu, yukarıda bahsettiğim mitolojik yolculuğun sonu olmak için güçsüz kalmış. Bir de anlatım kimi okurların hoşuna gitmeyebilir. Ancak eğer yolculuğa varış noktasından daha fazla önem veren bir okursanız Kana Bulanmış Sakal'a mutlaka şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Galera'nın diğer eserlerini de Türkçede görmek çok güzel olurdu.