Scan barcode
A review by merixien
Ölü Dilde Bir Hayalperest by Grace Paley
5.0
Bu kitap her ne kadar bir öykü seçkisi olsa da, okuduğunuzda bir roman taslağı okuyormuş hissi alıyorsunuz. New York’ta aşağı doğu yakası ve Bronx dolaylarında evlerin, ailelerin, geçmişlerin arasında dolaşıyor gibi şehrin ritmiyle uyum içerisinde öykülerde geziniyorsunuz.
Öykülerin ana merkezi Grace Paley’in alter-egosu olan Faith Darwin, hikayeler ise adeta onun ekseninde gelişiyor. Zaten yazarın, gerek Ukrayna’ya uzanan köklerinin, gerek yidiş geleneklerinin izlerinin, boşanmış kadın-anne figürünün ve ironik mizahın öykülerdeki yansımalarını kaçırmanız mümkün değil. Yarattığı kadın karakterlerine de kendinden parçaları dağıtıyor; hayatta kalmak ve hayatta olanı yıkmak zıtlığında ve bu zıtlıktan doğan yaratıcılığı günlük hayata, sokağa, düzene yansıtan; hayal kırıklıklarında zengin bir mutluluk bulup, yaşanan acının ve kederin ardından yükselen samimi bir rahatlama hissini itiraf edebilen kadınlar. Bu kadar yansıtmanın belki de doğal sonucundandır ki kitabı tamamladığınızda bir kadının hayatındaki ruhsal devinime/evrime şahit olduğunuzu hissediyorsunuz. Ben çok sevdim, eğer Amerikan edebiyatı seviyorsanız mutlaka okuyun.
“Hayat o kadar da şahane değil, Ellen” dedim. “Elimizde pespaye günlerden, pespaye erkeklerden, parasızlıktan, iki yakayı asla bir araya getirememekten, hamamböceklerinden, pazar günleri çocukları Central Park’a götürüp o iğrenç gölde kürek çekmekten başka hiçbir şey yok. Bunun nesi harika, Ellen? Hangi büyük kayıptan söz ediyoruz? Birkaç yıl daha yaşa. Çocukların ve bütün bu çerçöpün tamamının, dünyadaki tüm beş para etmez, fare deliği gibi şehirlerin ateşte kabarıp alev dalgaları halinde patlayışını gör...”
“Hepsini görmek istiyorum,” dedi Ellen.
Öykülerin ana merkezi Grace Paley’in alter-egosu olan Faith Darwin, hikayeler ise adeta onun ekseninde gelişiyor. Zaten yazarın, gerek Ukrayna’ya uzanan köklerinin, gerek yidiş geleneklerinin izlerinin, boşanmış kadın-anne figürünün ve ironik mizahın öykülerdeki yansımalarını kaçırmanız mümkün değil. Yarattığı kadın karakterlerine de kendinden parçaları dağıtıyor; hayatta kalmak ve hayatta olanı yıkmak zıtlığında ve bu zıtlıktan doğan yaratıcılığı günlük hayata, sokağa, düzene yansıtan; hayal kırıklıklarında zengin bir mutluluk bulup, yaşanan acının ve kederin ardından yükselen samimi bir rahatlama hissini itiraf edebilen kadınlar. Bu kadar yansıtmanın belki de doğal sonucundandır ki kitabı tamamladığınızda bir kadının hayatındaki ruhsal devinime/evrime şahit olduğunuzu hissediyorsunuz. Ben çok sevdim, eğer Amerikan edebiyatı seviyorsanız mutlaka okuyun.
“Hayat o kadar da şahane değil, Ellen” dedim. “Elimizde pespaye günlerden, pespaye erkeklerden, parasızlıktan, iki yakayı asla bir araya getirememekten, hamamböceklerinden, pazar günleri çocukları Central Park’a götürüp o iğrenç gölde kürek çekmekten başka hiçbir şey yok. Bunun nesi harika, Ellen? Hangi büyük kayıptan söz ediyoruz? Birkaç yıl daha yaşa. Çocukların ve bütün bu çerçöpün tamamının, dünyadaki tüm beş para etmez, fare deliği gibi şehirlerin ateşte kabarıp alev dalgaları halinde patlayışını gör...”
“Hepsini görmek istiyorum,” dedi Ellen.